21 yıldır anneler 'siz katilsiniz konuşamazsınız' demeyi bekliyor

09:04

JINHA

İSTANBUL - Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanı'nda başlattıkları ilk oturma eyleminin üzerinden 21 yıl geçti. Anneler 21 yıldır, failler yargı önüne çıktığında "siz katilsiniz konuşamazsınız" diyecekleri günü bekliyor.

Cumartesi Anneleri'nin, 27 Mayıs 1995 yılından bu yana "Failler belli kayıplar nerede" şiarıyla başlattıkları adalet arayışı 21. yılında devam ediyor. 21 yıldır öfkelerini, umutlarını, direnişlerini, gözaltında maruz kaldıkları şiddeti, kırmızı karanfillerine ve sessiz sedasız sürdürdükleri eylemlerine akıtan Cumartesi Anneleri, ellerinde kayıplarının fotoğrafları, yüreklerinde asit kuyularından okyanus diplerine dünyanın tüm kayıplarının acıları ile faillerin yargılanacağı günü bekliyor.

'Her şeyi unutturmaya çalışıyorlar'

1995 yılında Avcılar'da ki evinin önünden silahlı, telsizli sivil polislerce 34 UD 597 plakalı beyaz Renault marka araca zorla bindirilerek götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun başlıyor anlatmaya. Hanım'a 27 Mayıs 1995 yılında başlayan ve 21 yıldır devam eden mücadelenin en çetin zamanlarını sorduğumuzda, "Süreç o kadar ağır ki bize her şeyi unutturmaya çalışıyorlar" cevabını veriyor ve ardından hafızasına ve yüreğine kazınanlar birer birer dökülüyor sözcüklere. Cumartesi Annelerinin ilk meydan mücadelesinin gözaltı süreçleri ile geçtiğini söyleyen Hanım, karanfillerinin bile adeta kelepçelendiği o dönemi anlatırken, "Asla vazgeçmedik ve Galatasaray Meydanı artık bizim için çok önemli" diyor.

'Meydan artık bizim için bir mezar başıdır'

Hanım'a Galatasaray Meydanı'nın Cumartesi Anneleri için ne anlam ifade ettiğini sorduğumuzda ise "Mezar başı" diyor ve sözlerine şu şekilde devam ediyor: "O meydan artık bizim için bir mezar başıdır. Herkes yakınlarının mezarına gider, çiçek bırakır. Biz kayıp yakınlarının ise çiçek bırakacağı bir mezar başı bile yok. Biz de Galatasaray Meydanı'na gidip karanfillerimiz ile yakınlarımızın fotoğraflarını taşıdığımız zaman hem 'belki biraz devlet utanır' diyoruz hem de bir mezar başına gitmiş gibi hissediyoruz."

Gözaltı aracında mücadele…

Cumartesi Annelerinin özellikle 1996 yılında sayısız gözaltı süreci yaşadığını belirten Hanım, her şeye rağmen seslerini duyurmaktan vazgeçmediklerini ve polis şiddeti ile karşı karşıya kaldıkları anda dahi seslerini duyurmaya çalıştıklarını bir anısını paylaşarak anlatıyor: "1999 yılında yine gözaltına alındığım bir sırada beni arabaya bindirdiler. Çantamda ise basın açıklamalarımız vardı. Ben bunları basına nasıl ulaştırabilirim diye düşündüm. Polis arabalarında o zaman teller yoktu. Arabanın içinden basın açıklamasını basının üzerine attım."

21 sene önce mücadelenin bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmediğini söyleyen Hanım, "Biz o kayıpların fotoğraflarını tutarken, inşallah vicdanı olan bir insan belki ortaya çıkıp söyler diye düşünüyorum. Ama zaman geçtikçe kimsenin böyle bir şey söylemeyeceğini anladım" diyor.

'Siz katilsiniz konuşamazsınız diyebilecek miyiz?'

Mücadeleye ilk başladıkları dönem elli yaşlarında olan annelerin artık çok yaşlandığını ve yorgun olduklarını belirten Hanım, herhangi bir şey için Galatasaray Meydanı'ndan geçerken evinin önünden geçiyormuş gibi hissettiğini söylüyor.

Hanım, son olarak en büyük hedeflerinden bir tanesini ve hayalini bizimle paylaşıyor: "Acaba Arjantinli annelerin en son yaptığı eylemi biz ne zaman yaparız diye düşünüyorum. Meclis'e karşı 'siz katilsiniz konuşamazsınız' demek istiyorum. Acaba bir gün failler yargı önüne çıktığında 'siz katilsiniz konuşamazsınız' diyebilecek miyiz?"

'Evimize dönmedik'

Bu kez 27 Mayıs 1995 yılına gözaltında kayıpların simgesi olan Hasan Ocak'ın ablası Maside Ocak ile gidiyoruz. Parmak izi kayıtlarından Hasan'ın Kimsesizler Mezarlığına defnedildiğini bulduktan ve Hasan'ı oradan alıp Gazi Mezarlığına defnettikten sonra "Evimize dönmedik" diyor Maside. "Arkadaşıma dokunma" kampanyasını sürdüren ekibin kampanyayı; kayıp yakınları olan Ocak, Bilgin, Gülünay ve Toraman ailesine açtıklarını söyleyen Maside, ilk eylemi ise şöyle anlatıyor: "Galatasaray meydanına gittiğimizde 25-30 kişiydik. Sessizce oturduk, elimizde birkaç tane döviz vardı. Aslında neyin nasıl olacağını pek bilmiyorduk."

'Biz orada otururken insanlar kaybediliyordu'

27 Mayıs günü mücadelenin 21. yılına gireceklerini ve ilk günkü kararlılıklarını sürdürdüklerini söyleyen Maside, "İlk 30 haftamız gözaltında ve saldırılarla geçti. Kayıpların son bulması bizim için çok önemliydi. Biz orada otururken insanlar kaybediliyordu. 1999 yılında oturmaya ara verdiğimizde şunu gördük ki, 1 yıl içerisinde sadece 9 kişi gözaltında kaybedilmişti. Biz mücadeleye ilk başladığımızda ise kaybedilen insan sayısı 500'lere yakındı" diyor.

21 yıllık mücadele içerisinde kayıpları ararken elde ettikleri kazanları da anlatan Maside sözlerini şu şekilde noktalıyor: "31 Ocak 2009'dan bu yana yani yeniden oturmaya başladığımız andan bu yana, her kaybımız için adli süreçlerin tekrar devam etmesini sağladık. Kürt illerinde mücadele eden ailelerin ve insan hakları savunucularının çalışmaları sonucu toplu mezarlar açıldı. 2009'dan bu yana açılan mezarlarda 80'in üzerinde kemik çıkarıldı ve 50'ye yakını bizim kayıplarımıza aitti. Bu mücadelemizin bir ürünüdür."

(ck-rt/dk)