Oğlu Reşit’i Gireçolya, torunu Reşit’i Silopiya katliamında yitirdi

09:10

JINHA

ŞIRNEX – Devletin kendisine yaşattığı zulme karşı direnişiyle cevap veren Vesile Eren, 72 yıllık yaşına ise adeta bir Kürdistan direniş tarihini sığdırdı. Gireçolya katliamında yitirdiği oğlu Reşit Eren’in anısını yaşatmak için oğlunun ismini torununa veren Vesile, torunu Reşit Eren’i de “sokağa çıkma yasağı” döneminde Silopiya’da kaybetti. Vesile, devlet karşısındaki direnişini ise, “Bu devletin bana verecek hesabı var, ölünceye kadar devletten şikâyetçiyim" sözleriyle ifade ediyor.

Özyönetim direnişlerinin ilanıyla birlikte 3 kez “sokağa çıkma yasağı” ilan edilen Şırnak'ın Silopi ilçesinde yaşananlar, Kürdistan'ın diğer illerinde olduğu gibi birçok hikâyeyi de beraberinde getiriyor. Soykırım saldırılarıyla yüzlerce yapının yıkıldığı Silopi'de halk yaşamı yeniden inşa ederken, yıkık mahallelerden Cudi Mahallesi de kadınların eliyle yeniden hayat bulmaya çalışıyor.

Cudi Mahallesi’nde kurşunlarla delik deşik olan evini yeniden inşa etmeye çalışan Vesile Eren'in (72) de yaşadıkları devletin Kürdistan’da yıllardır sürdürdüğü savaşın çöküşünü anlatır vaziyette.

72 yıllık ömrüne iki evlat, bir torun acısı, göç ve direniş hikâyesi sığdıran Vesile Eren, Silopi'ye bağlı Gireçolya (Deretepe) köyünden 1989 yılında zorla göçertilen bir Kürt kadını. Göç ettirilen Vesile ve ailesi, o günden bugüne ailesiyle Cudi Mahallesi’nde yaşayıyor. Vesile, "Ölmedim çünkü benim bu devletten alacak hesabım var, ölünceye kadar bu devletten şikâyetçiyim" sözleriyle başlıyor direniş öyküsünü anlatmaya. Yıkılmış evinin karşısında gözlerini masallara, efsanelere konu olan heybetli Cudi Dağı’na diken Vesile, torunlarını da etrafına toplayarak devlet gerçekliğini ve yıllardır sürdürdüğü mücadelesini anlatıyor.

Botan serhıldanında bir anne

Vesile'nin hikâyesi aslında Botan'ın ilk kitlesel Silopi serhıldanına dayanıyor. Takvim yaprakları 1989 yılını gösterdiği zamanlar… Devletin, Kürdistan’da gerçekleştirdiği büyük katliamlara imza attığı tarihin başlangıcı… Devletin katliam politikasıyla yüz yüze kalan yerlerden biri de Gireçolya Köyü. Köye giren devlet güçleri, Gireçolya köyüne büyük bir operasyon düzenleyerek köyün girişinde ot biçen 6 yurttaşı ağaçlara bağlayarak katleder. Bununla da yetinmeyen devlet güçleri, katlettiği yurttaşları Silopi şehir merkezine getirerek Silopi Kaymakamlığı ve Silopi Adliye binasının olduğu yere helikopterden aşağı atar. Duruma tepki gösteren halk ise cenazelerini almak istese de devlet güçlerinin engeliyle karşılaşır. Ancak, cenazeleri alma konusunda ısrarcı olan halk, kitlesel olarak Kaymakamlık binasına yürür ve bu binayı ateşe verdikten devletten cenazeleri alır.

Askerde yeni gelmişti katlettiler

Katledilen 6 yurttaş arasında Vesile'nin oğlu Reşit Eren de vardı. Vesile de, oğlunun cenazesini almak için Kaymakamlık binasına yürüyerek direnişe geçen halktan biriydi. Yaşanan bu acı olayın ardından devlet, Gireçolya halkını zorla köyden çıkarır. Bu zorunlu göçte Vesile ve ailesi de Silopiya'nın Cudi Mahallesi’ne yerleşir. Askerden yeni gelen oğlu Reşit’in yine devlet tarafından katledilmesini bir türlü unutamayan Vesile, katillerin bulunması için birçok yere çağrıda bulunur ama olay bütün gerçekliğiyle ortaya çıkarılmaz. O dönemde Ecevit ve eşi de bir gazeteci ordusuyla Vesile'yi ziyaret eder ve katledilen oğlunun hakları için tazminat ödemeyi teklif eder. Vesile, "Ben sizden katillerin bulunmasını istiyorum, benim adıma tüm Silopiya'yı tapulasanız da istemiyorum. Ben para değil adalet istiyorum" diyerek gelen para tekliflerini elinin tersi ile iter.

'Tek isteğim oğluma doya doya sarılmaktı'

Devletin Kürdistan’da yaşattıklarına tanıklık eden Vesile, o dönemi ve yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: " Oğlumu köyde katlettiklerinde, damda oturuyordum. Silah sesleri kulağıma gelince içimden bir can koptu, bağırdım ‘Reşit'i vurdular’ diye haykırdım. Herkes başıma toplandı. ‘Yok, öyle bir şey’ dediler inanmadılar ama ben bir anneydim biliyordum ki oğlum katledilmişti. Oğlum yeni askerden gelmişti, üstünde sivil kıyafetler vardı, ağaçlara bağlayıp acımasızca katlettiler. Tek isteğim oğluma doya doya sarılmaktı ona bile izin vermediler. Zorla bir kuru toprağa gömebildik ancak. Yine bu köyde dünyalar güzeli bir kızım var 13 yaşındaydı, köyden çıkmadan önce ortalıktan kayboldu bir daha asla izine rastlamadım. Öldü mü yaşıyor mu hiç bilmiyorum.”

'Reşit'i ikinci kez katlettiler'

Devletin zulmünün hayatında hiç eksik olmadığını anlatan Vesile, "Buraya taşındıktan sonra devlet defalarca kapıma gelip 'gel ifade ver, benim oğlumu PKK'liler öldürdü dersin. Sana ne istiyorsan karşılığında veririz' tekliflerinde bulundular ama ben her seferinde bu adaletsizliğe kapımı kapattım. Bir gerçeği hiçbir güç yalana çeviremezdi” diye konuştu. Katledilen oğlunun adını yaşatmak için Reşit ismini başka bir oğlundan olan torununa verdiğini söyleyen Vesile, “Devlet, sokağa çıkma yasaklarında bir kez daha Reşit'i (19) havan topuyla katletti, annesini de yaraladı. Şimdide gelip ‘evinizi yıkacağız’ diyor. Bunu asla kabul etmiyoruz. Gücüm yettiğince bu haksızlığın talanın karşısında duracağım, bu devletin bana yaptıklarının hebanı sormadan da ölmeyeceğim" vurgusu yaptı.

(ekip/za/dk)