Yanına gidilemeyen direnişteki maden işçileri… - İZLENİM
09:00
Ruken Tuncel/JINHA
ZONGULDAK - Maden ocağının içinde açlık grevine başlayan işçiler, kendilerine yönelik yapılacak bir müdahaleyi engellemek için 5 metrelik bir göçük oluşturuyor. İşçiler hayatları pahasına olsa, mücadeleden geri dönmeyeceklerini gösteriyorlar. O saatten sonra saat başı yapılması gereken gaz ölçümü yapılamıyor. Artık durum ciddiyetinin daha koruyor. İşçilerin hayatı artık sadece açlık grevinde oldukları için tehlikede değil. Gaz sızmasıyla beraber çok ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Tek talepleri; öldükten sonra değil, ölmeden seslerine ses verilmesi!
Zonguldak; Karaelmas diyarı, maden ocaklarında yaşanan işçi direnişlerinin sembol şehridir. Sembol şehirde yine direniş, yine maden ocağı. Bu defa Zonguldak Kilimli'de direniş. Kilimde'ki maden şirketine kayyum atanmasının ardından tam 245 işçi 4 aydır maaşını alamıyor. Bu nedenle bir hafta öncesinde 85 işçi açlık grevine başladı. Kararlılar geri dönmeyecekler haklarını, emeklerini alana kadar. Biz de greve başlayan işçilerin seslerini duyurabilmek için, İstanbul'dan yola çıktık Karaelmas diyarı Zonguldak'a.
Gideceğimiz şehri tanımak gerekirdi, Zonguldaklıların ağzından. Otobüste başladı, tanışma faslı. İlk önce otobüs şoförü soruyor: "Ereğlili misiniz?" "Hayır, değilim" diyorum. Devam ediyor: "Kozlu, Alaplı, Çaycuma?" "Hayır hiçbiri, Karadenizli değilim."
"Gezmeye mi?" diyor. "Hayır, haber yapmaya" diyorum. Şimdi ben sormaya başlıyorum. "Kilimli'deki maden işçilerinden haberiniz var mı? Nedir durumları?"
"Biliyorum ama hiç gitmedim. Biz de televizyonlardan öğreniyoruz ne olduğunu" diyor.
Araba hareket edecek şoför koltuğuna geçiyor.
'Bomboş bir şehir oldu…'
Yol boyu yazı yazıyor olmam dikkatini çekmiş olacak ki, bir süre sonra önümdeki koltukta oturan 50'lili yaşlardaki bir kadın ne iş yaptığımı soruyor. Aldığı yanıtla başlıyor anlatmaya: "Zonguldak maden şehir ama artık eskisi gibi değil, çok değişti. Bomboş bir şehir oldu. Madenden başka gelir kaynağı yok. İnsanlar durmuyor artık burada. Maden ocaklarının hali ortada. Ne can güvenliği var ne de alınan para yetiyor. Değmiyor yani ocakta çalışmaya. Üstüne sonrasında yaşanan sağlık sorunları da cabası…"
Zonguldak nüfusunun yaş ortalamasını soruyorum: "Hep emekliler kaldı kızım. 50'li yaş üstü. Anlayacağın maden şehri oldu, moruklar şehri!" (Gülüyor)
Ocakta çalışanları soruyorum. Genelde emekli olan insanların çalıştığını söylüyor, kendisinin de Köy İşlerinden emekli olduğunu belirtiyor ve devam ediyor anlatmaya: "İnsanların üniversitelerde çocukları var. Yetmiyor ki, emekli maaşı. Mecburlar çalışmaya, başka işte olmadığı için insanlar canı pahasına giriyor ocağa. Eskisi gibi de değil ya paralarını alamıyorlar ya da az paraya çalıştırılıyorlar. Çünkü patronlar biliyor insanların başka alternatifi yok!"
Sohbet koyulaşıyor seyri değişiyor.
'Hoş Geldiniz Karaelmas Diyarına'
Sonra Karadeniz sınırlarına yaklaşıyoruz. İlk Ereğli ardından Kozlu, sonra "Hoş Geldiniz Karaelmas Diyarına" yazılı tabela görünüyor. Zonguldak'tayız beş dakika sonra otogarda. Kilimli'ye giden dolmuşlar az ileride, zaman kaybetmeden binip Zonguldak'a geçiyoruz, benden önce Zonguldak'a varan diğer gazetecilerle. Yaklaşık 40- 45 dakika sonra Kilimli'deyiz. Biraz kasvetli bir hava var Kilimli'de. Maden ocağının nerede olduğunu soruyoruz bir bakkala; bilmediğini söylüyor. Belli ki soru hoşuna gitmiyor. Az ilerlediğimiz de arkamızdan gelen bir adam "Bakar mısınız?" diyor, dönüyoruz "Beni tanıyor musunuz" "Hayır" diyoruz. "Ben de sizi tanımıyorum" diyor biraz efelenerek ve yürüyüp gidiyor. Sora sora ocağın yakınına geliyoruz fakat ocağa girmek namümkün!
Bir süre bekliyoruz: "gireceğiz, girmeliyiz konuşacağız işçilerle." Bekleyiş devam ediyor. Ocağın önü kalabalıklaşıyor ama kim, kimdir belli değil. Polis ocağın etrafını ablukaya almış, kimseyi yaklaştırmıyor. Ocakta çalışan işçiler dahi içeri girmekte zorlanıyor. Kim oldukları belli olmayan kişiler yabancı gördüklerine kim olduklarını soruyor. Anlaşılan o ki, gazetecilere burada yer yok! Gizlemek zorunda kalıyoruz kimliğimizi. Bir süre daha bekliyoruz. Belki 'yakınlarıyla konuşabiliriz' diye… Ama gizemli gözler markaja almış durumda herkes bir göz hapsinde.
Zaman ilerliyor. İşçiler, kendilerine yönelik yapılacak bir müdahaleyi engellemek için 5 metrelik bir göçük oluşturuyor. İşçileri hayatları pahasına olsa, mücadeleden geri dönmeyeceklerini gösteriyorlar. O saatten sonra saat başı yapılması gereken gaz ölçümü yapılamıyor. Artık durum ciddiyetinin daha koruyor. İşçilerin hayatı artık sadece açlık grevinde oldukları için tehlikede değil. Gaz sızmasıyla beraber çok ciddi sıkıntılar yaşanabilir.
Tek talepleri; öldükten sonra değil, ölmeden seslerine ses verilmesi!
(dk)