İsyanını kuşanarak Gezi’de sokağa inen kadınlar
09:07
Habibe Eren/JINHA
İSTANBUL - Gezi Parkı’nın ev sahipliği yaptığı ağaçlarla birlikte yok edilmesine karşı başlatılan direniş, günler içerisinde ülkenin her bir köşesine yayılarak isyana dönüştü. Kadınlarda bu isyanda öncü rol oynadı. TOMA önünde tazyikli suya direnen Kate Cullen'den 51 yaşında sapan kullanarak saldırıyı püskürten Emine Cansever'e kadar kadınların ortak dileği aynıydı. Yıllardır biriken isyanı ve öfkeyi tüm güzellikleriyle sokağa taşıyan kadınlar, "'Buradayız sık bakalım" diyerek gaza meydan okuyordu.
Çoğu ülkede devrimi bazı olaylar tetiklemişti. Arap Baharı 2010'da bir gencin kendini yakmasıyla başlayarak tüm Arap ülkelerine yayılmıştı. 26 yaşındaki Buazizi 4 Ocak günü hayatını kaybettikten sonra protestolar daha da büyümüştü. İsyanın büyümesiyle beraber hükümeti 23 yıl kadar yöneten Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin’i korku sarmıştı, isyancıların protestoları ve çığlıkları sokakları inletiyordu. Türkiye'de yaşanan Gezi direnişi de Arap Baharına benzetildi çünkü iktidarı da Batı’da artan muhalefete ve isyana karşı korku sarmıştı.
Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilerek AVM’ye dönüştürülmesi ve Gezi Parkı’nın ev sahipliği yaptığı ağaçlarla birlikte yok edilmesine karşı başlatılan direniş, günler içerisinde ülkenin her bir köşesine yayılarak bir isyana dönüştü. 27 Mayıs Gezi Parkı’nın Asker Ocağı caddesine bakan duvarın 3 metrelik kısmı gece 22.00 civarında yıkıldı ve 5 ağaç yerinden söküldü. Taksim Dayanışma üyeleri iş makinelerinin önüne geçerek daha fazla yıkım yapılmasının engelledi. Ardından bu gruptan 50 kişi parkta çadır kurarak sabaha kadar nöbet tuttu. 28 Mayıs’ta sosyal medyadan duyulmasıyla sabah saatlerinde protestocuların sayısı arttı. Belediye ekibi, öğle saatlerinde yıkıma devam etmek istedi. Ancak ekiplerle göstericiler arasında tartışma başladı ve müdahale edildi. BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de Gezi Parkı’na geldi ve kepçenin önünde oturmaya başladı. Bu olaydan sonra yıkıma karşı çıkanların sayısı daha da arttı. Gece nöbet tutmaya devam edildi.
29 Mayıs Sabah sökülen ağaçların yerine fidan dikildi. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, 3’üncü Köprü’nün temel atma töreninde “Ne yaparsanız yapın, biz orası için kararımızı verdik” dedi. Gezi Parkı’na sahip çıkanlar tüm gün bekledi. Gece de bir grup nöbet tutmaya devam etti. 30 Mayıs Polis sabaha karşı biber gazıyla Gezi Parkı’na girdi. Gözaltılar ve yaralanmalar oldu. Sosyal medyadan olayı duyan binlerce insan Gezi Parkı’na geldi. 31 Mayıs Olayların kopma noktası 31 Mayıs tarihinde gerçekleşti. Sabaha karşı 05.00’te polis bir kez daha Gezi Parkı’na girdi. Biber gazı ve suyla yapılan müdahale ile çadırlar toplanıp yakıldı. Böylece sokağa çıkan insan sayısında artış yaşanırken herkes beklediği günün o gün olduğunda karar kıldı.
Berkin’den Ali İsmail’e
Ayrıca diğer şehirlerde de eylemler başladı. Gezi’ye ve Taksim’e girişler tamamen kapatıldı.Akşamüstü insanlar Taksim’e girmek isteyenler başta İstiklal Caddesi olmak üzere etrafında toplandı. Sabaha kadar polislerle göstericiler arasında çatışma devam etti.Her yerde Gezi'yle birlikte başlayan ayaklanma kısa sürede bir isyana dönüştü. Ankara'da Gezi Parkı olaylarında en fazla müdahale edilen ve sivil insanların katledildiği yer oldu. Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan hayatını kaybetmiş,binlerce insan polis tarafından hedef gösterilerek yaralanmıştı.
Kadınlar tencere ve tavalarıyla evlere sığamıyordu
İnsanlar sabah kalkıp işe gidiyor, gece iş bölümü başlıyordu. Dışarıya çıkamayan kadınlar, evde kalıp tencere tava çalıyorlardı. İstanbul’da Taksim, Beşiktaş bölgesi su ve biber gazından nefes alamayacak haldeyken, Gazi mahallesi de TOMA’lardan nasibini alıyordu. İstanbul'daki direniş Ankara'ya da sıçradı. 4 Haziran gecesi Ankara’da 65 kişi gözaltına alındı. Ankara'da da hemen hemen her semtte, özellikle Kızılay'da eylemciler ve polis arasında çok şiddetli çatışmalar yaşandı. İstanbul’la birlikte toplam gözaltı sayısı 422’ye ulaştı. İnsanlar Gezi parkı ile yıllardır mücadele ettikleri sorunları dile getirdiler.
Kolektif yaşam örüldü, kadınlar serhıldandaydı
Gezi'de kolektif yaşamda örülüyordu. Protesto sırasında yaralananlar için gönüllü doktorlar eylem sırasında hazır bekliyordu. İnsanlar kendi yaralarını unutup yanındakine müdahale ediyordu. Ya da yanında fazla olan maskesini paylaşıyordu. Gaza karşı sütünü, sirkesini ve limonunu her daim yanında hazır bulunduran eylemciler, "Ya hep beraber ya hiçbirimiz" diyordu.
Peki Gezi'de kadınlar hangi konumdaydı? Kısa sürede bir Serhıldana dönüşen Gezi olaylarında en çok kadınlar polis tarafından saldırıya ve tacize uğradı. En ön saflarda direnen ve gaza karşı pratik yollar bulan kadınlar polis şiddetine rağmen alanlardan hiç çekilmedi. Eylemin ilk günlerinde fotoğrafı çekilen ve 'Kırmızılı kadın' adıyla ünlenen Ceyda Sungur Gezi'nin simge isimlerinden oldu.
'Her şeyi değiştirebileceklerine inandıkları güce sahipler'
İstanbul Teknik Üniversitesi şehir planlamacılığı bölümünde akademisyen olan Ceyda Sungur, Gezi Parkı’nı yıkacak buldozerleri durdurmak için gönüllü eylemcilere katıldığında, protestoların sembolü haline geldi. O dönem verdiği bir demeçte "Bana sorarsanız protestolar ifade özgürlüğü ve halkın gücünü temsil ediyor... İnsanlar, ilk kez olarak sahip oldukları gücün verdiği güveni hissediyor. Her şeyi değiştirebileceklerine inandıkları güce sahipler” dedi.
TOMA önünde tazyikli suya direnen 'Siyahlı kadın': Kate Cullen
Eylemlerin o güne kadarki en yoğun anları yaşanırken İstiklal caddesinde bu kez medyada 'Siyahlı kadın' olarak tanınan bir kadın fotosu hafızalara kazındı. Tazyikli su sıkan TOMA'ya karşı kollarını açan Kate Cullen Sydney’de Sosyoloji okuyordu. 21 yaşında bir Avustralyalı olan Kate, değişim öğrencisi olarak Koç Üniversitesi'nde eğitim görüyordu. Kate, "Hepimiz Türk medyasının bu protestoların hiçbirini yayınlamadığını ve olayların medya üzerinden yayılmasının ne kadar önemli olduğunu biliyorduk. Ayrıca iki insanın öldüğünü duymuştum ve dünyanın yaşanlardan haberdar olması gerektiğini biliyordum. TOMA yakınında kalabalık bir grup fotoğrafçı olduğunu fark ettim ve şiddete rağmen eylemlerin barışçıllığını vurgulamak için TOMA’nın önünde durup ellerimi açmaya karar verdim. Korkmadım!" diyordu.
Gezi'de başladığı mücadeleye PKK saflarında devam etti
Antalya’da Gezi eylemlerine katıldığı gerekçesiyle ‘örgüt üyeliği’nden 98 yıla kadar hapsi istenen Ayşe Deniz Karacagil bir süre cezaevinde yattı. Deniz, Gezi direnişinde yargılandığında savunmasında şöyle diyordu: "Sanat can çekişiyor, çığlığı biziz. Bize devlet babamız bolca tazyikli su ve kimyasal hediye etti. Gemiciklerimiz olmadı. Gezi direnişini, insanlık onuru için gerçekleştirdik. Yeri geldi öldük, yeri geldi kör olduk, tutsak olduk. Kırmızı fuları açıklayayım. Bence bulunmayan o örgüt kumaş fabrikalarıdır. Ülkemiz şaşırmışlar cehennemine döndü. Siz burada bizi yargılamaya çalışıyorsunuz" diyordu. Gezi'de başlattığı mücadeleden sonra PKK saflarına katılan Deniz, giderken yazdığı mektupta," İyi biliyoruz ki biz gibi insanlar TC kimliğinde yazanlardan ibaret değiliz. Hiçbir zaman da o kalıba sığmadık" diyordu. Gezi'de başlayan isyanı büyüten Ayşe Deniz, özgürlük saflarında mücadelesine devam ediyor.
Deniz gözlükleriyle kadınlar, 'Buradayız sık bakalım" diyor
Kadınlar Gezi'de barikatların önünde "Sık bakalım!" sloganlarıyla meydan okuyordu. Gaz maskeleri, deniz gözlükleri, baretler, toz maskeleri, barikatlara, gaza karşı direnç gösteren Talcid'li-sulu antiasit solüsyonları taşıyan eylemciler arasında müzisyen Mercan Şenel'de vardı. Mercan, gözlükleri ile barikatın en önünde yer alarak, iki elini havaya kaldırarak 'zafer işareti' yapıyordu. Bu foto da kadınların, devletin polisinden, gazından korkmadığını gösteriyordu.
'Gezi, adaletsizlikten 'isyana gelinmesiydi!'
Kolombiya sokaklarındaki duvarlara graffitilerine dahi çizilen fotoğrafı nedeniyle tutuklanarak cezaevine yollanan ve medyada "Sapanlı Teyze" olarak tanınan 51 yaşındaki Emine Cansever, her yaştan kadınların devlete öfkesini ve dik duruşunu gösteriyordu. Emine bir gazeteye verdiği röportajında, “Gezi olayları sadece ağaçların kesilmesi meselesi değildi. Yoksulluktan, haksızlıklardan ve adaletsizlikten isyan noktasına gelen insanlar, gidip o eylemlere katıldı. Biz de mahalleli olarak gidip o eylemlere katıldık. Elimde sapan atarken fotoğraflarım gazetelerde çıktı. Sonra Gülsuyu’nda çeteleri protesto ettik. Burada arabalı insanlar gelip insanların üzerine silahla ateş ediyordu. Biz de yaşlı, genç demeden bunu protesto ettik" diyordu. Kadınlar kendilerinde var olan 'isyan' ruhunu Gezi'de ekoloji mücadelesiyle birleştirdi.
Kadınlar evlerini sokağa taşıdı
Gezi'nin iç dinamiğini oluşturan kadınlar, gündelik yaşamlarında karşılaştıkları şiddeti, sömürüyü, eşitsizlikleri meydanlarda sokaklarda haykırdı. Farklı yaş ve kesimden bir çok kadın uykusuz, aç şekilde, polisin kullandığı yoğun gaza rağmen meydanları terk etmedi. Hatta bir çoğu ilk defa katıldığı bu eylemden sonra işine, evine bir süre gitmedi, Çadırlarda sabahladı.Gezi aynı zamanda ekoloji ve kent aktivistlerin hep birlikte yer aldığı bir hareketti. Kürdistan'da 90'lı yıllardan beri yaşanan serhıldanlara alışıktı Kürt halkı. Batı'da ise her kesimden insanı bir araya getiren bu hareket, devlet güçleri tarafından da zor bastırılmıştı. LGBTİ'lerden feministlere ve başörtülü kadınlara kadar her kesimden insanlar sabah saatlerinde eylem için yerini alıyordu.
(sy)