'DİHA'ya da haber alma hakkına da sahip çıkacağız'

09:00

JINHA

AMED - Kürdistan'da yaşanan savaş gerçekliğini duyuran DİHA muhabirlerinin tutuklanmasını değerlendiren gazeteciler, iktidarların en fazla suç işlediklerinde gazetecilere saldırdıklarını belirterek, DİHA'ya da mesleklerine de sahip çıkacaklarını söyledi.

Taybet İnan'ın cenazesinin 7 gün sokakta bekletilmesini, Cemile'nin bedeninin buzdolabına saklanmasını, Miray bebeğin ölümünü 'görmeyen' medyaya karşı Kürdistan'daki savaş gerçekliğini kamuoyuna duyuran Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabirleri tutuklama, tehdit, baskı, işkence ile karşı karşıya. "Gerçeklerden taviz verilmez" sloganıyla halka doğru bilgiyi ulaştıran DİHA'nın 13 muhabiri şu anda tutuklu. Pozantı Cezaevi'nde çocuklara cinsel istismar, Roboski katliamı, DAİŞ'in Kobanê'ye yönelik saldırıları, DAİŞ çetelerinin Türkiye ile ilişkisi gibi gündem yaratan ve görüntüleriyle haberlerini destekleyen DİHA, medyanın 'görmediği' haberleri halka ulaştırmada en önemli yerlerden birine sahip oldu.

Roboski'yi yine DİHA duyurdu

AKP'nin devreye koyduğu savaş konseptiyle birlikte baskılar kendisini daha fazla göstermeye başlarken, 24 Temmuz 2015'de Medya Savunma alanlarına yönelik bombardımanın ardından DİHA Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından 42 kez sansürlendi. Öte yandan 2011'de olduğu gibi medyanını görmediği ikinci Roboski katliamını da önceki gece yine DİHA duyurdu.

Kampanya başlatıldı

Aralarında Baskın Oran, Gencay Gürsoy, Akın Birdal, Fikret Başkaya, Hasan Cemal, Ragıp Zarakolu ve Ferhat Tunç gibi isimlerin bulunduğu 105 aydın, gazeteci, sanatçı, akademisyen ve yazar sadece gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu bulunan DİHA muhabirlerinin serbest bırakılması için bir bildiri yayınlayarak, imza kampanyası başlattı.

'Türkiye'de de gazeteciliğin kabus yılları yaşanıyor'

Ajanslarına dönük saldırıları değerlendiren İstanbul Muhabiri Evrim Kepenek, medya üzerindeki saldırıları ülkedeki siyasi gelişmelerden bağımsız düşünemediklerini ifade etti. Evrim, 1940 yılında Almanya'da Nazi faşizminin yükseldiği dönemlerden örnek vererek, "O dönemler orada da gazeteciler üzerinde yoğun bir baskı vardı. O dönemi yaşayan gazeteciler daha sonra kitaplarında gazetecilik için 'kabus yılları' demişti. Aslında şimdi de Türkiye'de bu durum yaşanıyor, hızla yükselen bir faşizm var ve Türkiye'de de gazeteciliğin kabus yılları yaşanıyor" sözlerine yer verdi.

'Muhabirimiz casuslukla suçlanıyor'

Bu kabus yıllarına rağmen gazetecilerin her koşulda her yerde çalıştığını dile getiren Evrim, "13 DİHA muhabiri tutuklu, 'örgüt üyeliği' iddiasıyla 12 arkadaşımız, 1 arkadaşımız ise 'casusluk' yaptığı iddiasıyla tutuklandı. Türkiye'de casusluk ile yargılanan çok fazla gazeteci yoktur. Bunun bir örneğini Can Dündar ve Erdem Gül'de bir örneğini ise DİHA muhabiri Şermin Soydan'da gördük. Dünya'nın hiçbir yerinde belge yayınlamak suç değildir, gazeteciliktir. Bunda bir kamu yararı vardır. Şermin operasyon yapılacağının belgesini deşifre ettiği için suçlanıyor ve bu suçlamanın karşılığı müebbettir. Bu anlamda çok tehlikeli bir dönem gibi gözüküyor ama zor dönemin karşısında da inatla duran bir duruş var" diye belirtti. Evrim tüm saldırılara rağmen gazetecilik ısrarlarından vazgeçmeyeceklerini dile getirdi.

'En çok suç işlediklerinde gazetecilere saldırırlar'

İktidarların en çok suç işledikleri zaman gazetecilere dönük saldırı ve baskı uyguladıklarını, Türkiye tarihinin bu örneklerle dolu olduğunu belirten Hayat TV Editörü Meltem Akyol da "Sur, Cizre, Şırnak, Yüksekova'da kentler tanklarla yıkılıyor, insanlar katlediliyor. Vahşet bodrumları diye bir gerçekliğimiz de var artık. Bütün bunları anlatmaya çalışan, göstermeye çalışan gazeteciler var ve buna tahammül edemeyen bir iktidar var. Onlarca gazeteci 'Erdoğan'a hakaretten' hakim karşısına çıkıyor, özgür yayın yapan gazeteler, televizyonlar cezalandırılıyor; para cezaları, ilan kesme cezaları, site kapatmalar ve daha böyle uzar gider. Bunlar yetmiyor, gazeteciler geri adım atmıyor bu sefer de devreye gözaltı ve tutuklamalar giriyor."

'Gazetecileri JİTEM hesapları tehdit ediyor'

Kürdistan'da çalışan gazetecilerin baskıların ilk hedefi olduğunu vurgulayan Meltem, "Gazetecileri JİTEM hesapları tehdit ediyor, haber yapmasını engelliyor, gözaltına alıyor, tutukluyor. Burada hedef olan aslında Kürdistan'daki gerçekleri yazan gazetecilerdir. Aslında mevzu çok net: Roboski'nin ortaya çıkmaması için can hıraş uğraşan devlet, Cizre'deki bodrumların, Sur'da cenazelere yapılanların, öldürülen kadınlarının bedenlerinin teşhir edilmesinin bilinmesini istemiyor" dedi.

'Yılmayacağız'

Gazeteciler üzerindeki baskıların görünür kılınması ve kamuoyu oluşmasının önemini de değerlendiren Meltem, "Haber Nöbeti ekibi de bize gösterdi ki bu dönem gazetecilerin dayanışma içinde olması çok önemli. Dayanışma içinde olmak, inatla, ısrarla dayanışmaktan başka çaremiz yok, özgürlük nöbetleri, haber nöbetleriyle de bundan sonra gerçekleri anlatmaya, göstermeye devam etmeliyiz. Ne baskılar ne cezalar ne de başka bir şey bizi yıldıramayacak. Bizden öncekiler yılmadı, biz de inatla ısrarla mesleğimize, meslektaşlarımıza ve halkın haber alma hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz" sözlerine dikkat çekti.

(bc/gc)