'Kadınların kurtuluşu karınlarından başlayacak'

09:11

Ceren Karlıdağ /JINHA

İSTANBUL- "Doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz" şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a, Simone de Beavoir "Kadınların kurtuluşu karınlarından başlayacak" diyerek İkinci Cins kitabından, "Emzirip büyütenlerin iradesinin kırıldığı bir durum var. Jineolojinin demografya yaklaşımında birinci ilke bu irade kırılmasını ortadan kaldırmaktır" diyen Kürt kadınları ise Jineolojiye Giriş kitabından cevap veriyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın daha önce "Her kürtaj bir Uludere'dir" diyerek kadınların çocuk doğurup doğurmama kararlarına müdahale etmeyi kendine görev bilmesine yenisini daha ekleyerek bu kez de "Nüfus planlamasıymış doğum kontrolüymüş hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz ve burada birinci görev annelerdedir" dedi. Tayyip, bu söylemiyle yine müdahale alanlarını "yatak odası" ve "kadın rahmine" kadar genişletti. "En az 3 çocuk doğurun" tezahüratları eşliğinde yapılan siyasi açılımlar yeni doğan çocuklarına "Recep, Tayyip, Erdoğan" isimlerini veren çiftlerle devam etti. Fakat feministlerin yıllardır meydan meydan haykırdığı "Kişisel olan politiktir" sloganı Tayyip'in yatak odaları müdahaleleri ile somutlaşmıştı. "Karı koca arasına girilmez" diyerek şiddete göz yuman ataerki, Tayyip'in sözleri ile yatak odasına kadar girdi. Tayyip'in, "3 çocuk doğurun" naraları ile kişisel olanın politikliğini kanıtlıyordu fakat eril zihniyetin temsilcisi olarak.

'Kadınların kurtuluşu karınlarından başlayacak'

Tayyip, bu naraları atarken elbette ki 2. dalga feministlerin doğum kontrollerinin yasallaşması için verdikleri mücadeleden, Amerikalı feministlerin gizli doğum uzmanlarıyla anlaşıp illegal ve sağlıklı kürtaj için feminist sağlık kliniklerinde yürüttükleri çalışmalardan, Simone de Beavoir'un, "Kadınların kurtuluşu karınlarından başlayacak" cümlesinin yarattığı çıkıştan habersizdi. 2. Dalga feministlerin doğum kontrolü için başlattıkları mücadelenin kökeni de Tayyip'in söylemleri de aslında tarihsel bütünlük çerçevesine çok eskilere uzanıyor.

Kadınların karar verdiği doğumlar…

"Dağdan gelen bilim" olarak da tanımlanan ve Kürt Kadın Hareketi tarafından geliştirilen Jineolojinin; eylem kılavuzlarında yer alan demografya; doğal toplumların doğum kontrollerine yaklaşımlarını ele alırken, Tayyip ve zihniyetinin 5 bin yıllık doğum müdahalesine de cevap oluyor. Jineolojinin demografya ile ilgili araştırmalarını incelerken, 2. dalga feministlerin doğal toplumlardaki kadınların yaşantısına dair mutlaka bir gen taşıdıklarını düşünüyorsunuz. Nitekim Jineoloji Akademisi'nin araştırmalarına göre doğal toplumlarda, çocuk doğumuna klanlarda yaşayan kadınlar karar veriyordu. Bu kararı verirken ise doğanın koşullarını, kendi klanlarındaki yiyecek ve barınma olanaklarını ve komşu klanlarla olan ilişkilerini göz önünde bulunduruyorlardı.

Tayyip 5 bin yıllık erkliği

5 bin yıl önceki bu adaletli düzen tanrıça kültürünün adım adım, katman katman yok olması ile birlikte tarihe karıştı. Ardından gelişen süreçte ise çocuk doğurma işlemi sevgi ve adalet temelinden uzaklaşarak 'soy' zihniyeti ile harmanlandı. Geçmişteki imparatorlar, hanedanlar, krallar Erdoğan'dan farksız düşünmüyordu. Kadın bol bol çocuk yapmalı ve o çocuklar da biat etmeliydi. Biat etmeli ve savaşacak asker olmalıydılar, biat etmeli ve ağır koşullarda işçilik yapmalıydılar, biat etmeli ve hanedanlığın koruyucusu olmalıydılar. Bu adaletsiz düzende ise kadının payına doğurmak kalıyordu.

Martin Luther'den Tayyip'e 'doğurun' emri

Anasoylu doğal toplumların eşitlikçi yaklaşımı erkek egemen tarih tarafından unutturuldukça, din, felsefe, edebiyat ve politika kadınları yalnızca annelik üzerinden konuşmaya, kadını yalnızca annelik üzerinden biçimlendirmeye başladı. Hristiyanlıkta yaptığı reformlarla tanınan Martin Luther'in yüzlerce yıl önce söylediği "Çocuk doğurmak yüzünden kadınlar bitap düşüyor ya da ölüyorlarsa bunun hiç zararı yok. Bırakın ölene kadar çocuk doğursunlar, bütün varlık nedenleri de zaten bundan ibarettir" şeklindeki sözler, 2016 yılında Tayyip'in "Doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz" sözleri ile aynılaştı.

Martin Luther'den Tayyip'e demografyayı kadın bakış açısı ile toplumsal bir eylem kılavuzuna çeviren jineoloji ise, doğal toplumlardaki kadınların, 2. dalga feminizmde yeniden ortaya çıkardığı isyanı bir bilim olarak inceliyor. "Devletlerin, dinlerin, iktidarın, kocaların, babaların söz sahibi olduğu bir nüfus politikası var. Çocukları karnında taşıyanların, doğuranların, emzirip büyütenlerin iradesinin kırıldığı bir durum var. Jineolojinin demografya yaklaşımında birinci ilke bu irade kırılmasını ortadan kaldırmaktır" diyen Jineoloji Akademisi yanlış soy sürdürme politikalarına karşı kadınlar ve çocuklar açısından belirlediği ilkelerle Erdoğan ve zihniyetinin geri kalıplarını yıkarak kadınların mücadele arayışlarına cevap oluyor.

(dk)