Tutuklu kadınlara cinsel işkence ve hak ihlalleri devam ediyor

09:09

Peri Bayav/JINHA

İZMİR - Türkiye ve bölge cezaevlerinde siyasi kadın tutsaklara yönelik devam eden hak ihlallerine dikkat çeken İHD Genel Merkezi Cezaevlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Necla Şengül ve TAY-DER Eşbaşkanı Avukat Seda Tanrıkulu, yaşanan hak ihlallerini; cinsel işkence, kelepçeli tedavi, çıplak arama, elektrik ve suyun özelleştirilmesi, sağlıksız beslenme, faks ve mektuplara el koyma şeklinde sıraladı.

Hak ihlallerinin yoğunlukla yaşandığı cezaevlerinde kadın tutuklular hak ihlallerine ve cinsel işkenceye maruz kalıyor. Tarsus C Tipi Kapalı Cezaevi'nde kadın tutukluların bulunduğu koğuşlara erkek gardiyanlar tarafından arama yapılırken görüşe giden ailelere ise ince arama dayatılıyor. Antalya ve İzmir cezaevlerinde ise kadın tutuklulara, "ince-derin arama" adı altında çıplak arama dayatılarak, zorla genital bölgeleri kontrol edilerek cinsel işkencede bulunuluyor. Cezaevlerinde son dönemde yoğunlaşan hak ihlalleri özellikle kadın boyutuyla değerlendirildiğinde iktidarın kadına olan yaklaşımı ve tutumunu bir kez daha ortaya koyuyor.

'Cezaevleri kadınlara göre yapılmış mekânlar değil'

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi (İHD) Genel Merkezi Cezaevlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Necla Şengül, yaşanan hak ihlalleri ve cinsel işkenceye ilişkin açıklamalarda bulunarak, cezaevi denilince akla erkeklere ait bir yer gelmesine değindi. Necla, cezaevlerinde kadın olgusunun toplumda ve kamuoyunda düşünülen araştırma yapılan ve yaşadıkları hak ihlalleri konusunda çözümler üretilmeye çalışılan bir zihniyetin olmadığının altını çizdi. Cezaevlerinin kadınlara göre yapılmış mekânlar olmadığına işaret eden Necla, cezaevlerinin incelendiği zaman fiziki yapılarının bu gün adı kadın cezaevi bile olsa tamamen erkeklerin gereksinimleri üzerinden yapıldığını söyledi.

'Kadın hapishanede emek gücü olarak kullanılıyor'

Kadının hapishanede emek gücü olarak kullanıldığına vurgulayan Necla, "Adli tutukluların yoğun bulunduğu cezaevlerine gittiğinizde bunu çok rahat görebiliyorsunuz. İnsan hakları derneği olarak, Bakırköy Kadın Cezaevini ziyaret ettiğimizde hayretler içinde kalmıştık. Kadının emek gücünü kullanan devasa bir fabrikanın içinde bulduk kendimizi. Kadınlar günde 8 saatten fazla çalışıyor, sigortaları yok ve aldıkları ücret gerçekten dışarıda çalışan bir işçinin nerdeyse dörtte biri kadar. Ucuz iş gücü kadınlar üzerinden sağlanıyor. Kadın cezaevlerine fabrikalar kurarak hatta anlaşmalarla cezaevlerinin elektriğini, suyunu kendi özelleştirerek nerdeyse o kadınların üzerinden kullanan bir zihniyet var" şeklinde konuştu.

'Çıplak arama ilk kadınlar üzerinde denendi'

"Kadınlar cezaevlerinde şiddettin her türlüsüne maruz kalıyor" diyen Necla, kadınların uğradıkları hak ihlallerini yazmada çok rahat olmadıklarını ifade etti. Kadının, devlet, aile ve içinde bulunduğu siyasi oluşumlarda bile kadın olmanın ikinciliğini yaşadığı için cezaevinde de hak ihlaline uğradığında görmezden gelebildiğini belirten Necla, kadın devamlı şiddete maruz kaldığı için hapishanedeki şiddet onun için sıradan olabildiğini kaydetti. Erkeklere göre cezaevlerinde kadınların çok daha fazla şiddet gördüğüne işaret eden Necla, ilk çıplak aramanın Şakran Kadın Cezaevi'nde denendiğini ifade etti.

Sağlık sorunun, kadınlar için cezaevlerinde çok ciddi bir hak ihlali olarak yaşandığını belirten Necla, kadınların özellikle kadın hastalıklarından kaynaklı bir takım sorunlarının daha fazla olduğunu ve tedavisi önünde bir yığın engel olduğunu dile getirdi. Kadının en temel ihtiyaçlarından biri olan pedin bile cezaevinde idarenin belirlediği hijyenik olmayan petler veya firmalar olduğunu söyleyen Necla, "Kadınlara kelepçeli tedavi en yoğun uygulanan yöntemdir. İstedikleri doktorda kontrole gidememeleri de yine yaşadığı sorunlardan biridir. Hasta haklarına göre bir kadının kendi sağlığı ile ilgili sorunları kendi tercih ettiği bir doktorla görüşme imkanı varken hapishanelerdeki kadınlar için bu pek mümkün değil" dedi.

Kadın cezaevlerini gezdiklerinde erkek cezaevlerinden bir farkının olmadığını dile getiren Necla, "Biz insan hakları örgütleri olarak cezaevlerinin insanlara göre olduğunu düşünmüyoruz. Cezaevleri dört duvarın arkasında olduğu sürece bunun insani hiçbir boyutunun olduğunu söyleyemeyiz. Cezaevsiz bir toplum istiyoruz. Eğer ülkemizde bir gerçeklikse cezaevleri insan onuruna uygun olsun istiyoruz" diye konuştu.

İzmir Tutuklu Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TAY-DER) Eşbaşkanı Avukat Seda Tanrıkulu da cezaevlerinde kadın tutukluların yaşadığı hak ihlallerini değerlendirdi.

'İdarenin tutuklulara tutumu politik'

Süreç değişikliğiyle birlikte hükümetin ve cezaevi idaresinin tutsaklara yaklaşımının değiştiğine vurgu yapan Seda, son dönemde Şakran Kadın Cezaevinde "çıplak arama" yapıldığını, kadınların buna karşı direnişe geçtiğinde ise disiplin cezası aldıklarını belirtti. İdarenin cevabının bakanlık talimatı olduğunu söyleyen Seda, "Cezaevi idaresi tabiri caizse dönüp rahatlıkla diyor ki bakanlık talimatıdır. İnce aramada, çıplak aramada yaparız. Bu genel bir yaklaşımdır. Bir kadın olarak rahatsız olunabilecek düzeyde ince arama yapılıyor. Adli tutuklularda bu tarz hak ihlallerinin olduğuna tanık olmadım. Oluyorsa da tek tüktür" şeklinde konuştu.

İdarenin tutuklulara tutumunun politik olduğuna işaret eden Seda, "Kadın boyutuyla PAJK'lı tutsaklar, erkek boyutuyla da PKK'li tutsaklar. Kürt halkını dize getirmek için bunu tutuklular üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Hatta sadece tutsaklara değil ailelerini de "ince arama" adı altında kontrole tabi tutuyorlar" dedi.

'Neyi ihlal etmiyorlar desek bunun listesi daha sağlıklı olur'

Tutukluların faks ve mektuplarına el konulduğuna değinen Seda, "Söz konusu faks ve mektuplara bakıldığında, cezaevi idaresinin kendisine karşı yaklaşımı ve şartlarını anlatan bir mektup olduğuna sandalye eksikliği, yemeklerin hijyenik koşullarda verilmemesi, revire çıkarılmaması, revire çıkarılsa da doktorunun bir sağlıkçının yaklaşımıyla yaklaşmaması gibi sorunlarını dile getiren faks ve mektuplarına rahatlıkla idare tarafından "cezaevi güvenliğini tehlikeye koyuyor ve diğer hükümlüleri galeyana getiriyor "gibi gerekçelerle faks ve mektuplara el konuluyor" diye konuştu.

Özellikle Ege bölgesindeki cezaevlerinin çok sıkıntılı olduğuna işaret eden Seda, "Gidiyorsun Şakran Kadın Cezaevine tecrit odası gibi. Her iki tarafı cam. Bir gardiyan sağında camın dışında, bir gardiyan solunda oturuyor. Sen o dört gözün hâkimiyetinde müvekkilinle görüşme alıyorsun. Avukat görüşü hiçbir şekilde denetlenemez, ses kaydı, görüntü alınamaz, gardiyan orda bekleyemez. Ama cezaevi idaresi bunu da yapıyor. Bu da bir hak ihlalidir. Neyi ihlal etmiyorlar desek bunun listesi daha sağlıklı olur" şeklinde ifade etti.

İnfaz kanuna dikkat çeken Seda, cezanın infazının insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında tutuklunun bir yaşam sürdürmesini sağlaması gerektiğine vurgu yaptı.

Yaşanılan hak ihlallerine bakıldığında İnfaz Kanunun çelişkili olduğunu belirten Seda, "İnfaz Kanunun irdelenmesi gerekiyor. Hükümeti İnfaz Kanunu'nda değişikliğe zorlamak gerek. Olması gerekeni cezaevi idaresi tutsaklara hiçbir zaman sağlamıyor. Cezaevleri hak ihlalleriyle dolu. Devlet yapması gerekeni hukuksal olarak yapmıyor" ifadesini kullandı.

(dk)