Mühürlenen derneklere başvuran ailelerin hak arayışı sürecek

09:23

İSTANBUL- KHK kararı ile kapatılan 370 dernek arasında yer alan GÖÇ-DER, TUAD ve YAKAY-DER'in kapatılmasını dernek yöneticileri ve bu derneklerle iletişim halinde olan kadınlarla konuştuk. 90’lı yıllarda göç etmek zorunda kalan ve “Acılarımızı anlatacak söz kalmadı” diyen kadınlar için bu kurumların kapatılması acılarını anlatacakları gidecek başka bir yerin olmaması anlamına geliyor.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan 370 dernek arasında Göç Edenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (GÖÇ-DER), Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma Derneği (YAKAY-DER) ve Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği (TUAD) de bulunuyor. Bu derneklerde köy boşaltmalarından zorla yerinden edinenler, tutuklu aileleri ve yakınını kaybedenler için dayanışma içerisinde olan ve tüm bunların yanında köylerde, şehirlerde, cezaevlerinde ailelerin cenazelerini aldıkları sırada yaşadıkları hak ihlallerini de ortaya çıkarma aynı zamanda önleme faaliyetleri yürütüyordu. Bu derneklerin kapatılmış olmasını dernek çalışanları ve çalışma yürüttükleri aileler ile konuştuk.

‘Yüreğimize mühür vuramazlar’

Derneklerin anti-demokratik bir şekilde kapatıldığını belirten Yakınlarını YAKAY-DER üyesi Canşah Çelik, “Biliyorsunuz 30 yıldır bu ülkede bir savaş yürütülüyor, iki taraftan gençler kaybediliyor. Yakınını kaybedenler bize geldiklerinde cenazelerini almaları konusunda yardımlaşma ve dayanışma içerisindeydik. Acılarını paylaşıyorduk. Bu ailelerin hepsi zaten göç eden, geçmişte köyleri yakılan ailelerdir. Dernek kapatıldı, ailelerin bir muhatabı olmayacak. Aileler cenazelerini almaya gittiklerinde devletin 90’larda yapılan muamele ve işkencesi ile karşılaştıklarını söylüyorlar. Paramparça tanınmaz halde olan cenazesini almaya gittiğinde yanında dernekten birini görünce dayanabileceği bir yerin olduğunu bilmek o ailelere biraz da olsa ayakta durabilme gücü veriyor” diye belirtti. Arkasındaki duvarı boydan boya kaplayan fotoğraflardaki insanları gösteren Canşah, “Yüzlerce, binlerce aile var. Biz bu ailelere sırtımızı dönemeyiz. Bizim kapılarımıza kilit vurabilirler ama asla yüreğimize, beynimize kilit vuramazlar. Ailelerimize sahip çıkacağız” şeklinde konuştu.

‘Birlik dışında bir yol kalmadı’

“Eğer derneklerimiz kapatılırsa derdimizi anlatacağımız bir yer kalmaz” diyen Şekernaz Çakar, acılarını, sızılarını anlatacakları bir yerin kalmayacağını dile getirdi. Acılarını paylaştıklarına inandıkları kimsenin ve bir sorunları olduğunda başvuru yapabilecekleri başka bir yer olmadığının altını çizen Şekernaz, “Derneklerimizin kapanmasını istemiyoruz. Acı ve sızıların, yara ve dertlerin sahibiyiz, göçü yaşamışız. Başımıza gelenleri anlatacak söz kalmadı artık. Yabancı bir memlekette yaşıyoruz. Bu yüzden bu dernekte kapatılırsa yerimiz yurdumuz kalmayacak. Tüm kurumlarımız, insanlarımız ayağa kalksınlar. Ellerini havaya kaldırıp hawar ve haykırışlarını birbirlerine ulaştırıp acı ve sızılarını birbirileriyle paylaşsınlar. Biz birbirimize yardımcı olmalıyız. Ancak biz birbirimize sahip çıkarız. Birlik dışında bir yol kalmamış bize. Barış elini her zaman herkese uzatıyoruz. Savaşı istemiyoruz. Onurlu bir barış ve eşit bir dünya istiyoruz” ifadelerinde bulundu.

‘Her ailenin evi, bir dernektir’

Derneğin kapatılmasının ardından yüzlerce ailenin kendilerini arayarak tutuklulara ulaşma noktasında ne yapabileceklerini sorduğunu ifada eden TUAD Eş Başkanı Süreyya Aydın ise, “Hukuki boyutuyla ailelere yardımcı oluyorduk. Son süreçlerde cezaevlerine dönük baskıları nasıl gidereceğiz noktasında birebir ailelere gidip, sürgünlerin aileleri nasıl etkileyeceğine dönük çalışmalar yapıyorduk. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini de dışarıya duyuruyorduk. Dernek kapatıldı, bir kapıydı mühürlendi. Ama bu zihnimize, dilimize, çalışmalarımıza, irademize mühür vurulduğu anlamına gelmez. Bundan sonraki çalışmalarımızı; ‘her ailenin evi, her sokak bir dernektir’ diyerek yürüteceğiz. Eskiye oranla daha fazla avukatları, aileleri cezaevine götüreceğiz, ailelerin çocuklarıyla görüşmeleri noktasında daha fazla çabalayacağız. Ailelerimizle birlikteyiz. 90’lı süreçlerde çalışmalarımızı nasıl derneksiz yürüttükse bugünde aynı şekilde yürüteceğiz” dedi.

‘Niçin kapatıldığımızı bilmiyoruz!’

“Göç-Der, 84’te ilk köy yakılmaları ile birlikte kentlerde yaşamaya zorunlu bırakılmış insanların dayanışması amacıyla 97 yılında kuruldu” diyen GÖÇ-DER Yönetim Kurulu Üyesi Ayla Kadiroğlu, zorla yerinden edinmeyi gündemde tutarak proje bazlı çalışmalar yürüten, yüzleşme konusunda adalet arayışı savunuculuğu yapan bir dernek olduğunu açıkladı. Hak ihlalleri üzerinden savunuculuk yaptığını da aktaran Ayla, “Gece baskını ile dernek mühürlendiğinde bilgisayar ve defterlerimize el konuldu. Kapatılmayla ilişkin gerekçeli bir karar ve bilgisayarlarımızın imajı verilmedi. Niçin kapatıldığımızı bilmiyoruz ve kapatılma süremiz belli değil” sözlerine yer verdi.

‘Derneğin kapatılması ile hak arayışı durdurulamaz’

İletişim halinde oldukları yaklaşık üç yüz üyesi bulunan derneğin kapatılması ile ilgili insanların kaygılı olduğunu dile getiren Ayla, “GÖÇ-DER özel güvenlik ilanlarının yapıldığı bütün kentlere gitti, insanlarla görüştü ve rapor yayınladı. Sur, Cizre, Gever ve benzeri yerlerde zorla yerinden edinme süreci yaşayanlarla iletişime geçip kayıt almayı planlıyorken şimdi dernek adına bir şey yapabilecek durumda değiliz. Bu ay içinde Van, Cizre, Sur, Gever’de sokağa çıkma yasakları ve yıkımlarla ilgili yayınlamayı planladığımız raporu yayınlayamadık. Çalışmalarımızın çok yoğun olduğu bir dönemde çalışmalarımız durduruldu. Ama bu teknik bir sorundur. Çünkü zorla yerinden edinme temel bir hak ihlalidir. Derneğin kapatılması ile hak arayışı durdurulamaz” diye konuştu.