'Türkiye'de Mahpus Olmak' konferansı devam ediyor

16:21

İSTANBUL- CİSST/TCPS tarafından düzenlenen “Türkiye’de Mahpus Olmak ” konferansının ikinci oturumunda Çocuk Cezaevi ve Islah Evleri’nde araştırmalar yapan Eylem Ümit Atılgan, cezaevlerinin saha araştırmaları için açılmayı bekleyen sırlar alemi gibi olduğunu belirterek, "Cezaevi araştırmasına girersiniz bambaşka bir insan olarak çıkarsınız" dedi.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği/Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi (CİSST/TCPS) tarafından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Kampüsü’nde düzenlenen “Türkiye’de Mahpus Olmak -2” başlıklı konferans ikinci oturumu ile devam etti. Moderatörlüğünü Aydın Üniversitesi’nden Prof. Dr. Uğur Tekin’in yaptığı “Hapishaneler ve Akademi” başlıklı ikinci oturumda CİSST-TCPS’den Sosyolog Mustafa Eren, “Hapishaneler ve Akademi: Genel Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan, “Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında Akademik Çalışma için Öneriler” ve Dr. Yonca Güneş Yücel ise, “Bir Saha Anlatısı: ‘Kilidin Bir Tarafında Biz, Ardında Hükümlüler” başlıkları altında sunumlarını gerçekleştirdi.

‘Cezaevi görünmez olunması istenen alandır’

“Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında Akademik Çalışma için Öneriler” başlıklı sunumunda Eylem Ümit Atılgan, cezaevinin saha araştırmaları için açılmayı bekleyen sırlar alemi gibi olduğunu belirtti. Askeri, mahkeme ve cezaevi kurumlarının iç dinamiğinin birbirlerinden farklı olduğunu açıklayan Eylem, “Cezaevi ikisinden farklı bir yer tutar. Araştırmacıyı buradan uzak tutmaya çalışan, görünmez olunması istenen alandır. Cezaevi araştırmasına girersiniz ve bambaşka bir insan olarak çıkarsınız. Dönüşür ve değişirsiniz. Bu yüzden diğer araştırmalara göre cezaevi araştırmalarının sayısı azdır. Ve kapsamı da daha dardır. Ayrıca nicel yapma eğilimi çok fazladır. Tabi görevlerinin soruları incelemesi ve izin alarak girmek zorundasınız” şeklinde konuştu.

‘Hapishaneye hizaya girerek girmeniz gerekiyor’

Türkiye’deki Çocuk Cezaevi ve Islah Evleri’nde bir yıl saha çalışması yürüten Eylem, cezaevinde akademik çalışmasının engellenmesi deneyimini anlattı. Deneyim aktarımında başvuru yaptığı sırada karşılaştığı zorluklara değinen Eylem, “Yüz yüze yaptığım görüşmede ‘bu tez çok iddialı’ dediler ve araştırmaya izin vermediler. Çalışmam aynı zamanda suç denen yapının işleyiş süreci ile alakalıydı. Suça sürüklenen çocukların yaşadığı mahallede yaşadım. O süreçte ‘çocuklar devlete aittir, izin vermeyiz’ diyenler vardı. Bunları anlatmamın nedeni; bu bir devlet politikasıymış gibi görünebilir bize, çoğu zaman böyle, ancak kişilerle bu değişebilir. Cezaevlerine girmek zorundayız. Bu süreçten sonra kadınlar olarak telsiz sütyen ile ancak cezaevine girebilirsiniz. Hapishane denen şeyin dış kapsından şekillenerek, hizaya girerek girmek gerekiyor. Tezim bittikten sonra Sivil Toplum Kuruluşlarına üye ve aktivist oldum. Bu alanda çalışmalar yürütüyorum” şeklinde belirtti. Eylem, son olarak araştırma boyunca çocuklarla yaşadığı duygusal anları paylaştı.

‘Memurlar tutuklu hükümlülerle çatışmalı, yönetimle anlaşmalılar’

Dr. Yonca Güneş Yücel “Bir Saha Anlatısı: ‘Kilidin Bir Tarafında Biz, Ardında Hükümlüler” başlığı altındaki doktora tezi sunumunda çalışma konusunun “İnfaz Koruma Memurları” olduğunu söyledi. Araştırmasını 2013-14 yılları arasında 20 İnfaz Koruma Memuru ve bir Cezaevi Müdürü ile yaptığını aktaran Yonca, “Tutuklu hükümlülerle ithilaflı, cezaevi yönetimi ile anlaşmalılar. Çalışmam ittifak eleştirişi üzerine çıktı” şeklinde ifade etti. Çalışmasının Foucault mesafesini belirten Yonca, “Benim tezimde hapishane, memurlarının bahsettiği kadar var” diyerek tutuklularla çatışmalı bu duruma değindi.

‘Keyfi uygulamalar!’

“Yönetim nedir? sorusunda ortaya çıkan iki şey yönetim anlayışı ve pratiği üzerine eleştiriydi” diyen Yonca, bu alanda memurların yönetimle ilişkisinde müzakere ve mücadele süreçlerini gördüğüne değindi. Memurların yönetime ilişkin eleştirilerinde “keyfi uygulamalara” işaret ettiğini dile getiren Yonca, “Yönetim kararlarında söz haklarının olmadığı, sadece uygulayıcı oldukları yönünde eleştirileri vardı. Dernekleşme ve dayanışma deneyimleri, hepinizin bildiği gibi çok örgütsüz bir dönemden geçiyoruz, çok zayıftı ve gereksiz görüyorlardı. Tutuklu hükümlülerle ilişkilerinde bir tür kanıksama içerisinde olduklarını söylediler. Korkularından, sonrasında ise hiç yokmuş gibi davrandıkları ve iletişimsizliğe dönüşen süreci anlattılar. ‘Cezaevlerin kötü olmasına toplum rıza gösteriyor’ dediler” diye belirtti.

Soru-cevapların ardından verilen moladan sonra üçüncü oturuma geçildi.

Moderatörlüğünü Hakim Muzaffer Şakar’ın yaptığı konferans, “Hapishaneler ve Kamu” başlıklı üçüncü ve son oturumunda Hakim Faruk Özsu, “Yargı ve Yargıçlardaki Ceza ve Hapishane Algısı”, Uz. Psk. Özgün Ergin, “Cezaevinde Psikolog Olmak” ve Yaşar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Timur Demirbaş ise, “Hapishanelerin Tarihsel Gelişimi Işığında Kamu Politikaları” başlıkları altında sunumlarla devam ediyor.